Asurlar - MÖ 1530-612

Asur İmparatorluğu Harita
Asur İmparatorluğu Haritası
Sami soyundan olan ve kuzeybatı Mezopotamya'da yaşayan Asurlar M.Ö. III. bin yılda, Sümerler'le (bkz. Sümerler)  kıyaslanabilecek bir uygarlık düzeyine ulaşmışlardı. M.Ö. XVIII. yüzyılın başlarında, ŞamşiAdad'ın krallığı sırasında, askeri açıdan da kendilerini kabul ettirdiler. Ancak bu pek uzun sürmedi. Bunu izleyen dört yüzyıl boyunca Mezopotamya'daki en güçlü krallıklar, Zagros dağlarından güneye inip Babil 'i ele geçiren Kasitler ile, kuzeybatı Mezopotamya' da Mitanni (Hurri) devletini kuran Hurrilerdi. M.Ö. XIV. yüzyılda, Anadolu'dan gelen Hititlerin Hurri devletini parçalamalarından sonra, Asur-Ubbalit komutasındaki Asurlar bir zamanlar Mitannilere ait olan toprakları egemenlikleri altına aldılar.

İmparatorluğun Kuruluşu

Adadnirari (hükümdarlığı M.Ö. 1307-1275), Asur devletinin sınırlarını Fırat nehrine kadar ulaştırdı. I. Salmanassar (hükümdarlığı M.Ö. 1274-1245) kuzeye doğru ilerleyerek Hurrileri kesin bir yenilgiye uğrattı. İlk büyük Asur kralı Tiglat Pileser (bükümdarlığı 1115-1077) , Batı Asya'da karışık bir dönemin sonunda tahta geçti. Açtığı parlak ve acımasız seferlerle Asur egemenliğini kuzey ve kuzeybatıya doğru doğru genişletti, Suriye'yi ele geçirdi, Fenike'nin (bkz. Fenikeliler) zengin ticaret kentlerini haraca bağladı. Tiglat Pileser, Batı çölünde yaşayan Aramilerin saldırılarını durdurmayı, güçlükle de olsa başardı. Ancak onun ölümünden sonra Aramiler ve Kaldeliler Mezopotamya'nın hemen hemen tümünü istila ettiler. Böylece 150 yıldan fazla süren bir Karanlık Çağ başladı. II. Adadnirari M.Ö. 912 de Asur tahtına geçtiğinde, krallığı 160 kilometre uzunluğunda ve 80 kilometre genişliğinde bir şeritten ibarettl. Ancak, M.Ö. VII. yüzyılın ortalarında Asur, uygar dünyanın en büyük ve en güçlü devleti haline geldi. Asur kralları edindikleriyle yetinmek bilmiyor, her yıl ordularının başında fetih seferlerine çıkıyorlardı. Asur devletinin yeniden yükselişinde en büyük pay M.Ö. 884 ile 859 arasında saltanat sürmüş olan II. Asurnasirpal'in oldu. Bu kral Asur ordusunu karşıkonmaz bir güç haline getirerek devletinin sınırlarını Akdeniz kıyılarına kadar genişletti. Yeni başkenti Kalalı'da (Nemrud), kapısının iki yanında kanatlı boğalar bulunan büyük bir saray yaptırdı. Asur'un görkemli gücünün bedelini, düşmanları kan ve gözyaşıyla ödediler. Eldeki yazıtlar askerlere ve sivil halka geniş çapta işkence yapıldığını kanıtlıyor. Asurnirpal'in oğlu Salmanassar III de (hükümdarlığı M.Ö. 858-824) gaddarlıkta babasından geri kalmadı ve yıllık seferleri, daha az başarılı da olsa, devam ettirdi.

Emperyalizmin Gelişmesi

Zayıf hükümdarların başa geçmesi ve kuzeydeki Urartu krallığının güçlenmesiyle Asur devletinin durumu sarsıldı. Tehlikeyi savuşturabilmek için ülkenin kararlı ve akıllı bir yöneticiye ihtiyacı vardı. Asur'ların şansları yardım etti ve Tiglat Pileser III'un (hükümdarlığı M.Ö. 745-727) kişiliğinde böyle bir kral buldular. Bu kral Asur egemenliğini yeniden pekiştirerek, yönetim birliğini sağladı. Fethedilen toprakları eyaletlere böldü, başlarına birer vali atadı ve merkezi devlete belirli bir miktar haraç ve değişen miktarlarda vergiler ödemelerini kurala bağladı. Valiler, geniş yetkileri bulunmasına rağmen, merkezi devletin gözetimi altındaydılar. Gayet iyi çalışan bir posta sistemi aracılığıyla düzenli olarak merkeze rapor gönderirlerdi. Tigfat Pileser yenilgiye uğrattığı halkları kitle halinde sürgün etme siyasetinin kurucusu oldu. Saltanatının sonunda, Urartu bir tehlike kaynağı olmaktan çıkmış; Babil (bkz. Babiller), Filistin, Suriye ve Fenike, tümüyle Asur denetimi altına girmişti.

Bu sırada Babil, komşu toprakları elinde tutan ve Asurların can düşmanı sayılan Kıldani kabilelerinin etkisi altında kalmaya başlamıştı. Sanherib (hükümdarlığı M.Ö. 704-681) , her zamanki kararlılığı ile hareket ederek, oğlunu Babil tahtına oturttu. Fakat, M.Ö. 694 yılında Babiller başkaldırdılar ve Elam krallığından yardım istediler. Bu kral Asur prensini tutsak ederek kendi ülkesine götürdü . Bunun üzerine başlayan acımasız savaş beş yıl sürdü ve kutsal Babil kentinin M.Ö. 689 yılında Sanherib tarafından yerle bir edilmesiyle sonuçlandı. Sanherib, Ninova' yı başkent yaptı, tüm Asur devletlerinde kamu hizmetlerini genişletmek için çalışmalara girişti. Sanherib bir cinayete kurban gitti. Oğlu Esarhaddon (saltanatı M.Ö. 680-669) Babil kentini yeniden inşa ettirmeye başladı . Esarhaddon, kuvvetini merhametle yumuşatmasını bilen yetenekli bir devlet adamıydı. Onun döneminde Asur'un doğudaki egemenliği devam ettiği gibi kuzeydeki tampon Menfis devleti de denetim altına alındı. Fenike'de başgösteren bir isyan, Sayda halkının sürgün edilmesi ve kralının idam edilmesiyle bastırıldı. Fakat Esarhaddon en büyük başarısını Mısır'a karşı kazand ı. Bu ülke harledanı , Fenike'de karışıklık çıkarmaya çalışmaktaydı. Asarhaddon onlara gereken dersi vermeye karar verdi.

İmparatorluğun Çöküşü

Daha sonra, Asurbanipal de (hükümdarlığı M.Ö. 668-627) Mısır' da patlayan bir isyanı bastırarak ülkeyi yatıştırdı. Ne var ki Mısır (bkz. Antik Mısır) sürekli olarak işgal altında bulundurulamasını olanaksız kılacak kadar uzak ve büyük olduğundan, yönetim yerel prenslere bırakıldı. Kardeşi tarafından çıkarılan büyük bir isyanı bastırmak için Asurbanipal, Mısır'dan çekilmek zorunda kaldı. M.Ö. 648 yılında kardeşine ve müttefiki Elamlara karşı büyük bir zafer kazanan Asurbanipal, tüm dünyayı ayakları altına aldığını belirterek övünürdü. Gaddar olmakla birlikte bilime meraklı bir kimseydi. Ne var ki, Asur devleti, M.Ö. 626'da Babil tahtına getirilen Nabopolassar ile Medlerin ittifakına karşı fazla tutunamadı. Asur kenti düştü ve M.Ö. 612 yılında Ninova kenti imha edildi.

asarhaddon
Esarhaddon dikilitaşı

Esarhaddon, Asur'un büyük emperyalist kralıydı. Üstünde resmi olan bu dikilitaş. İskenderun körfezinin kuzeydoğusunda bulunan Zineirli yöresinde bulundu. Kral, dudaklarına lpier bağlanmış ve yalvarmakta olan iki tutsağa tepeden bakıyor. Ayakta duran tutsağın Sur kralı Ba'alu olduğu sanılıyor. Ne var ki bu resim gerçeklerden çok Asarhaddon'un isteğini yansıtıyor olmalıdır. Çünkü Ba'alu Asarhaddon'un koşullarını reddetmiş ve kuşatma ancak onun halefi zarnanında sonuca ulaşmıştı. Diz çökmüş, zenciye benzer kişinin ise ya Kuş'lu Tarku'ya yada onun ailesiyle birlikte Asur'a götürülen oğlu Uşanakhuru'ya ait olması muhtemeldir.

0 yorum:

Yorum Gönder