Asur İmparatorluğu Haritası |
Sami soyundan olan ve kuzeybatı
Mezopotamya'da yaşayan Asurlar
M.Ö. III. bin yılda, Sümerler'le (bkz. Sümerler) kıyaslanabilecek bir uygarlık
düzeyine ulaşmışlardı. M.Ö.
XVIII. yüzyılın başlarında, ŞamşiAdad'ın
krallığı sırasında, askeri
açıdan da kendilerini kabul ettirdiler.
Ancak bu pek uzun sürmedi.
Bunu izleyen dört yüzyıl boyunca
Mezopotamya'daki en güçlü
krallıklar, Zagros dağlarından güneye
inip Babil 'i ele geçiren Kasitler
ile, kuzeybatı Mezopotamya'
da Mitanni (Hurri) devletini kuran
Hurrilerdi. M.Ö. XIV. yüzyılda, Anadolu'dan
gelen Hititlerin Hurri devletini parçalamalarından sonra,
Asur-Ubbalit komutasındaki Asurlar
bir zamanlar Mitannilere ait
olan toprakları egemenlikleri altına
aldılar.
İmparatorluğun Kuruluşu
Adadnirari (hükümdarlığı M.Ö.
1307-1275), Asur devletinin sınırlarını
Fırat nehrine kadar ulaştırdı.
I. Salmanassar (hükümdarlığı M.Ö.
1274-1245) kuzeye doğru ilerleyerek
Hurrileri kesin bir yenilgiye uğrattı.
İlk büyük Asur kralı Tiglat Pileser
(bükümdarlığı 1115-1077) , Batı
Asya'da karışık bir dönemin sonunda
tahta geçti. Açtığı parlak ve
acımasız seferlerle Asur egemenliğini
kuzey ve kuzeybatıya doğru
doğru genişletti, Suriye'yi ele geçirdi,
Fenike'nin (bkz. Fenikeliler) zengin ticaret
kentlerini haraca bağladı.
Tiglat Pileser, Batı çölünde
yaşayan Aramilerin saldırılarını
durdurmayı, güçlükle de olsa başardı.
Ancak onun ölümünden sonra
Aramiler ve Kaldeliler Mezopotamya'nın
hemen hemen tümünü
istila ettiler. Böylece 150 yıldan
fazla süren bir Karanlık Çağ başladı.
II. Adadnirari M.Ö. 912 de Asur
tahtına geçtiğinde, krallığı 160 kilometre
uzunluğunda ve 80 kilometre
genişliğinde bir şeritten ibarettl.
Ancak, M.Ö. VII. yüzyılın ortalarında
Asur, uygar dünyanın en
büyük ve en güçlü devleti haline
geldi. Asur kralları edindikleriyle
yetinmek bilmiyor, her yıl ordularının
başında fetih seferlerine çıkıyorlardı. Asur devletinin yeniden yükselişinde en büyük pay M.Ö. 884 ile
859 arasında saltanat sürmüş olan
II. Asurnasirpal'in oldu. Bu kral
Asur ordusunu karşıkonmaz bir
güç haline getirerek devletinin sınırlarını
Akdeniz kıyılarına kadar
genişletti. Yeni başkenti Kalalı'da
(Nemrud), kapısının iki yanında
kanatlı boğalar bulunan büyük bir
saray yaptırdı. Asur'un görkemli
gücünün bedelini, düşmanları kan ve
gözyaşıyla ödediler. Eldeki yazıtlar
askerlere ve sivil halka geniş
çapta işkence yapıldığını kanıtlıyor.
Asurnirpal'in oğlu Salmanassar
III de (hükümdarlığı M.Ö. 858-824)
gaddarlıkta babasından geri kalmadı
ve yıllık seferleri, daha az
başarılı da olsa, devam ettirdi.
Emperyalizmin Gelişmesi
Zayıf hükümdarların başa geçmesi
ve kuzeydeki Urartu krallığının
güçlenmesiyle Asur devletinin
durumu sarsıldı. Tehlikeyi savuşturabilmek
için ülkenin kararlı ve
akıllı bir yöneticiye ihtiyacı vardı.
Asur'ların şansları yardım etti ve
Tiglat Pileser III'un (hükümdarlığı
M.Ö. 745-727) kişiliğinde böyle bir
kral buldular. Bu kral Asur egemenliğini
yeniden pekiştirerek, yönetim
birliğini sağladı. Fethedilen
toprakları eyaletlere böldü, başlarına
birer vali atadı ve merkezi devlete
belirli bir miktar haraç ve
değişen miktarlarda vergiler ödemelerini kurala bağladı. Valiler,
geniş yetkileri bulunmasına rağmen,
merkezi devletin gözetimi altındaydılar.
Gayet iyi çalışan bir
posta sistemi aracılığıyla düzenli
olarak merkeze rapor gönderirlerdi.
Tigfat Pileser yenilgiye uğrattığı
halkları kitle halinde sürgün etme siyasetinin kurucusu oldu. Saltanatının
sonunda, Urartu bir tehlike
kaynağı olmaktan çıkmış; Babil (bkz. Babiller),
Filistin, Suriye ve Fenike, tümüyle
Asur denetimi altına girmişti.
Bu sırada Babil, komşu toprakları
elinde tutan ve Asurların can
düşmanı sayılan Kıldani kabilelerinin
etkisi altında kalmaya başlamıştı.
Sanherib (hükümdarlığı
M.Ö. 704-681) , her zamanki kararlılığı
ile hareket ederek, oğlunu
Babil tahtına oturttu. Fakat, M.Ö.
694 yılında Babiller başkaldırdılar
ve Elam krallığından yardım istediler.
Bu kral Asur prensini tutsak
ederek kendi ülkesine götürdü . Bunun
üzerine başlayan acımasız savaş
beş yıl sürdü ve kutsal Babil
kentinin M.Ö. 689 yılında Sanherib
tarafından yerle bir edilmesiyle
sonuçlandı. Sanherib, Ninova'
yı başkent yaptı, tüm Asur devletlerinde
kamu hizmetlerini genişletmek
için çalışmalara girişti.
Sanherib bir cinayete kurban
gitti. Oğlu Esarhaddon (saltanatı
M.Ö. 680-669) Babil kentini yeniden
inşa ettirmeye başladı . Esarhaddon,
kuvvetini merhametle yumuşatmasını
bilen yetenekli bir devlet adamıydı.
Onun döneminde Asur'un
doğudaki egemenliği devam ettiği
gibi kuzeydeki tampon Menfis
devleti de denetim altına alındı.
Fenike'de başgösteren bir isyan, Sayda halkının sürgün edilmesi ve
kralının idam edilmesiyle bastırıldı.
Fakat Esarhaddon en büyük başarısını
Mısır'a karşı kazand ı. Bu
ülke harledanı , Fenike'de karışıklık
çıkarmaya çalışmaktaydı. Asarhaddon
onlara gereken dersi vermeye
karar verdi.
İmparatorluğun Çöküşü
Daha sonra, Asurbanipal de
(hükümdarlığı M.Ö. 668-627) Mısır'
da patlayan bir isyanı bastırarak
ülkeyi yatıştırdı. Ne var ki Mısır (bkz. Antik Mısır)
sürekli olarak işgal altında bulundurulamasını
olanaksız kılacak kadar
uzak ve büyük olduğundan,
yönetim yerel prenslere bırakıldı.
Kardeşi tarafından çıkarılan büyük
bir isyanı bastırmak için Asurbanipal,
Mısır'dan çekilmek zorunda
kaldı. M.Ö. 648 yılında kardeşine ve
müttefiki Elamlara karşı büyük bir
zafer kazanan Asurbanipal, tüm
dünyayı ayakları altına aldığını belirterek
övünürdü. Gaddar olmakla
birlikte bilime meraklı bir kimseydi.
Ne var ki, Asur devleti, M.Ö.
626'da Babil tahtına getirilen Nabopolassar
ile Medlerin ittifakına
karşı fazla tutunamadı. Asur
kenti düştü ve M.Ö. 612 yılında Ninova
kenti imha edildi.
Esarhaddon, Asur'un
büyük emperyalist
kralıydı. Üstünde resmi
olan bu dikilitaş. İskenderun körfezinin kuzeydoğusunda
bulunan
Zineirli yöresinde bulundu.
Kral, dudaklarına
lpier bağlanmış
ve yalvarmakta olan
iki tutsağa tepeden
bakıyor. Ayakta duran
tutsağın Sur kralı Ba'alu
olduğu sanılıyor. Ne
var ki bu resim gerçeklerden çok Asarhaddon'un
isteğini
yansıtıyor olmalıdır. Çünkü Ba'alu Asarhaddon'un
koşullarını
reddetmiş ve
kuşatma ancak onun
halefi zarnanında
sonuca ulaşmıştı.
Diz çökmüş, zenciye
benzer kişinin ise ya
Kuş'lu Tarku'ya yada
onun ailesiyle birlikte
Asur'a götürülen oğlu
Uşanakhuru'ya ait
olması muhtemeldir.
0 yorum:
Yorum Gönder