Avrupa: MÖ 1200-500

kelt mezarları
Urnfiel Mezarları
Tunç devri, M.Ö. 1200 yılların da, Keltlerin ataları olan Urnfield kavimleri arasında olgunluk dönemine erişmişti. Keltler, M.Ö. 800-700 yıllarında eski Avrupa toplumunun egemen ve en ilerici gücü haline geldiler ve bu niteliklerini yüzyıllar boyunca sürdürdüler. Avrupa evriminin tarih-öncesi evresinde yer alan Urnfield kavimleri, Alp'lerin kuzeyinde yaşamaktaydılar. Türkçe'ye "Küllük" şeklinde çevrilebilecek olan Urnfield adı, bu kavimlere, Avrupa'ya getirdikleri yeni gömme törenleri nedeniyle, arkeologlar tarafından verilmiştir. Urnfield kavimleri, ölülerini toprak altına gömmek yerine, yakıyor yanık kemikleri vazolara koyuyor ve bunları "Urnfield" adı verilen büyük mezarliklara gömüyorlardı.


Teknolojik Devrim

keltler
Urnfield Kavimleri
Bazı istisnalar dışında (Basklar, Finliler, İberyalılar) bütün Avrupalılar, Hint-Avrupa kökenli olup, dilleri ve kültür gelenekleri bakımından ortak özelliklere sahiptiler. Köylerde ya da büyük çiftliklerde yaşayıp tarımla uğraşan Urnfield kavimlerinin Keltçeye benzer bir dil konuştukları sanılır. Onlardan geriye kalan anıtların Keltçe adlara sahip olması, bu sanıyı destekleyen kanıtların başında gelmektedir. Urnfield kavimlerine, ‘ilk Kelter’ gözüyle bakılmaktadır.

Avrupa'da Urnfield döneminde, tarımda olduğu gibi, maden işlemeciliğinde de büyük ilerlemeler oldu. Bir genişleme ve çatışma dönemiydi bu. Arkeolojik bulgular, Orta Avrupalıların bronz silah yapımında oldukça ileri gittiklerini göstermektedir. Bu dönemin sonlarına doğru, M.Ö. 800 yıllarında, Avrupa'da önemli bir teknolojik devrim yaşandı. Bu devrimi başlatanlar Keltler idi. Alplerin kuzeyine demiri onlar tanıttılar. Demir sayesinde silah ve kesici araç üstünlüğünü ele geçirdiler. Başlangıçtaki Kelt gelişme bölgelerinin, Tuna ve Ren yörelerindeki Urnfield yerleşme merkezlerin komşu olması dikkati çekmektedir. Keltler’in Steplerde yaşayan kavimlerle ilişki kurduğunu ve onlardan öğrendikleriyle at koşumu yapmakta ilerleme kaydettiklerini gösteren bazı bulgular vardır. Hatta onlardan at satın aldıkları, hayvan yetiştirmesini ve bakmasını öğrendikleri de ileri sürülmektedir. Ancak, istilaya uğradıklarına yâda etnik özelliklerinin değiştiğine ilişkin bir kanıt yoktur. Her şey, yerli halk için bir sürekliliğin söz konusu olduğunu ortaya koymaktadır. Yöre halkının, demirin bulunmasıyla zenginleştiği ve güçlendiği, sonra da demire dayanan kültürlerinin yardımıyla, daha geniş ticaret ilişkileri kurduğu anlaşılmaktadır. Kelt kültürünün bu ilk evresi arkeologlarca Avusturya’nın Salzkanı mergut yöresindeki bir köyün adıyla. ‘Hallstatt dönemi’ olarak anılmaktadır.

Hallstatt kazıları, Demir Devri Avrupası hakkında çok önemli bilgiler sağladı. Anlaşıldığına göre, yöre halkı zenginliğini büyük tuz madenlerine borçluydu. Tuzun koruyucu ve iyileştirici nitelikleri eski çağlardan beri bilinmekteydi. Tuz aynı zamanda değerli bir ihraç malıydı ve belki de Hallstatt Keltlerinin, Greko Etrüsk dünyasına sattığı malların başında gelmekteydi. Birçok kazı yerinden elde edilen bulgular, kuzey Akdeniz’deki Yunan kolonileri aracılığıyla yürütülen tuz ticaretinin ne kadar önem taşıdığını açıkça ortaya koymaktadır.

İşçiler ve Soylular

Bu toplumdaki soylu sınıfın refah düzeyi, gömme törenlerinin zenginliğinden anlaşılır. Buna karşılık işçilerin aletleri, giysileri ve yemek adetlerine ilişkin bilgileri de kazılar sayesinde edinebiliyoruz Halistatt’da bulunanlar arasında, madencilerin bir tünelden ötekine iplerle kayarak geçmesi için kullanılan deri eldivenler ve miğferler bulunmuştur. Yöredeki büyük mezarlık da, soylular hakkındaki bildiklerimize kaynaklık etmektedir. Bronzdan daha bol ve elverişli bir maden olan demire dayanan kültürün gelişmesi ile gömme törenlerinin de değiştiği anlaşılıyor. Kavmin ileri gelenleri artık yakılıp mütevazı vazolara konmamakta, buna karşılık tantanalı bir biçimde gömülmektedir.

Gömme Töreni

En zengin mezarlar, genellikle meşeden yapma ahşap bir odadan ibaretti. Mezarın üzerindeki tümsek, ölenin anısına dikilmiş bir taş heykel, kutsal ağaç ya da sütunla süsleniyordu. Ölü, toplumsal durumunu simgeleyen dört tekerlekli bir arabanın altına konulmaktaydı. Rastlanan süslü koşumlara rağmen, atların da gömüldüğüne dair kanıt yoktur. Atların tanrılara kurban edilip yakılıyor olmaları mümkündür. Ölenin savaşçı olması halinde kılıcı ve miğferi de yanı başına konulmaktaydı. Bira ya da şarapla dolu olan kaplar, öteki dünyadaki ziyafetlerde içmesi için ölünün yanına konuluyordu.

M.Ö. 500’e kadar süren bu dönem, Avrupa’da Kelt kültürünün tam anlamıyla gelişebilmesi için gerekli temeleri attı. Bu kavimlerin kuzeydeki Töton kavimlerle kız alıp verdiği sanılmaktadır. Aslında gerek Töton, gerekse Cermen sözcükleri Kelt adlarıdır. Keltler’in toplumsal ve sanat yaşamları Hristiyanlığın ilk dönemlerini derinden etkilemiştir.

0 yorum:

Yorum Gönder