Buddha ve Buddhacılık

buda heykeli
Buda Heykeli
MÖ VI. yüzyıldan sonra, Kuzey Hindistan'ın yarı göçebe kabileleri, oligarşiler yada krallık sülaleri tarafından yönetilen yerleşik tarım toplulukları haline geldiler, Böylece, bir toplumsal değişim ve yeni fikirler çağı açılmış oldu. Bu yeni fikirler arasında en önde gelenler ve Hinduizm'in gittikçe sertleşen kast sistemi ile tapınma biçimlerine karşı ortaya çıkanlar, daha sonra Doğu dinlerinin en büyüklerinden biri durumuna giren Buddhacılığın felsefi ve dinsel öğretisini oluşturdu.

Buddha 'nın yaşamı

Buddha'nın yaşamı üzerine çeşitli şeyler söylenmiştir. Ama bu yaşamın ana çizgileri yeterince açık görünmektedir. Daha sonra Buddha (Aydınlanmış kişi) olarak tanınan Siddhartha Gautama (yaklaşık MÖ 563-483), Sakya'lar kralı Suddhodana'nın ve kraliçe Maya'nın oğluydu. Doğum yeri, Ganj vadisinin kuzey kesiminde ve yaşamının ilk yıllarını geçirdiği Kapilavastu yakınlarındaki Lumbini'ydi. Sakin bir çocukluk döneminden sonra, insan yaşamının acılarından etkilenen genç prens, düşüncelere dalarak yüce hakikati bulmak için geçmişiyle bütün ilintisini kesti. Yurdundan gizlice ayrıldı ve yıllarca dünyadan el etek çekmiş durumda yaşayarak güney Bihar'da Gaya yakınındaki Bodhgaya'da, kutsal incir ağacının altında 'aydınlanmaya' ulaştı. Burası daha sonra Buddhacılığın en kutsal yerlerinden biri durumuna gelmiş ve ağaçtan alınan filizler başka Buddhacı ülkelere götürülerek yeni ağaçlar yetiştirilmiştir. Kısa bir süre sonra, Buddha 'yaşam tekerleği' ni harekete geçirerek Varanasi yakınında Sarnath Geyik Bahçesinde ilk konuşmasını yaptı.

Buddhacılık, insan nefsini körletme ile herhangi bir şeye düşkünlük göstermenin her ikisinden de kaçınmayı öğütleyen bir Orta Yol öğretisiydi. Hinduizmin temel kavramlarını (yeniden doğuş ve Kharma yasasını; yani bir insanın eylemlerinin, alın yazısını doğrudan doğruya denetim altına aldığı görüşünü) benimsemişti. Ama kurtuluşa ulaştıracak yol olarak ahlak bilgisi üzerinde önemle duruyordu. İsteklerden sıyrılmak, doğru yaşamanın ve eylemin sekiz yanlı soylu yolunu izlemekle gerçekleştirilebilirdi. Bunun sonucu olarak, yeniden doğuşun ulaştırdığı mutluluk durumuna, yani nirvana'ya varmak mümkün olabilirdi. Nirvana ideali, en iyi biçimde, manastır disipliniyle gerçekleştirilebilirdi. Ama rahipler topluluğu Sanghal, tüm toplumun desteğini sağlamak zorundaydı.

Buddha'nın kendisi tüm doğu Hindistan'da vaazlar verdi ve hükümdarlar ile yeni ortaya çıkan tacirler sınıfından yardım gördü. İleri yaşında nirvanaya ulaştığı zaman iyi temellendirilmiş bir rahipler tarikatı kurmuştu, ama yazılı talimat bırakmamıştı.

Buddhacılığın yayılması

Kendi ayrıcalıklarının ortadan kalkmasından korkan Hindu Brahmanlarının düşmanlığına rağmen Buddhacılık, iki yüz yıl boyunca yavaş yavaş yayıldı. Hindistan kralı Aşoka (hükümdarlığı; M.Ö. 269 - 232 ), Buddhacılığı kabul ettiği zaman, bu dini güçlü bir biçimde korudu ve yayılmasına büyük ölçüde ön ayak oldu. Zamanımıza kalmış olan ve kutsal eşyayı korumak için inşa edilen ilgi çekici biçimdeki yapılar, yani Stupalar bu dönemin ürünleridir. Aşoka'nın etkisiyle, Buddhacılık Sri Lanka'ya da yayıldı ve 22 yüzyıl boyunca bu bölgenin dini olma niteliğini korudu.

shanti stupa
Shanti Stupa
Sonraki birkaç yüzyılda, Buddhacılık, Hindistan içinde daha da yaygınlaştı ve orta Hindistan'daki merkezlerde Bharhut, Sanchu, Maharashtra ve Andra Pradeş'de benimsendi. Buddhacı sanat ve mimari bu bölgelerde parlak bir gelişim gösterdi. Maharashtra'da Nasik, Karle ve birçok mağara, manastır ya da tapınak olarak kullanılmak üzere oyuldu. Büyük Stupalar Amaravati ve Nagarjunakon'da Andra ülkesinde ortava çıktı. 

Buddhacılık, hemen her zaman bölünmelerin ortaya çıkmasına elverişli bir dindi ve birlik sağlamak amacıyla toplanan din kurultayları, çoğunlukla amaca ters düşen sonuçlar veriyordu. İsa'nın doğuşundan sonraki ilk yıllarda, Büyük Araç (Mahayana) taraftarları ile Küçük Araç (Hinayana) taraftarları arasında büyük bir ayrılık baş gösterdi. Birincilerin de rahipleri vardı ama bilgeliği ve sevecenliği ile öteki insanlara sürekli olarak yardım eden sıradan dindar kimse yetiştirme ideali, bu görüşü benimseyenlerin üzerinde önemle durdukları bir amaçtı. Tarihsel Buddha ve önceki Buddha'lar birer tanrı olarak tapınma konusu oluyorlardı. Buddha olmaya kendini adamış olanlar Bodhisatva'lar da tanrı olarak kabul ediliyorlardı. Buddhaların ve Bodhisatva'ların görüntülerine tapılıyordu. Bu, daha sonra Yüce Buddha'nın görüntüsünü de ortaya koyan Buddhacı sanatın gelişiminde büyük ölçüde etkili oldu. Buna karşılık Hinayana; halk öğelerini özümlemesine ve bir ikonografi geliştirmesine rağmen eski öğretilere daha sadık kaldı.

Güney Asya Dışına Yayılma 

Hıristiyanlık döneminin başlangıcında, Buddhacılık Güney Asya dışında da yayıldı. Birinci yüzyılda Çin'e girdi ve daha sonra Kore ile Japonya'da yaygınlaştı. Sekizinci yüzyılda Tibet'te kökleşti ve halk öğelerini özümseyerek Lamacılık biçimine girdi. Güneydoğu Asya'da da, Bengalden kaynaklanan Mahayana etkisi orta Javadaki Borabudur ve Kamboçya'daki Bayon gibi büyük anıtların yapılmasında etkili oldu. Ama Burma kralı Aniruddha (hükümdarlığı, 1044-1077}, resmi din olarak benimsediği zaman, Binayana'nın manastır düzeninin bir başka benzeri olan Theravada okulunun yayılması onbirinci yüzyılda büyük bir hız kazandı. Bu okul, onüçüncü yüzyılda Tayland'ın resmi dini olarak kabul edildi ve çok geçmeden Laos ile Kamboçya'da yaygınlaştı.

0 yorum:

Yorum Gönder