(1) Yunanistan: MÖ 800-1100

Hecesel Yazı
Yunan uygarlığının milattan önceki dönemini anlattığımız yazı dizimizin ilk bölümü, iyi okumalar.

Homeros’un M.Ö. 800 ve 700 yılları arasında yazılmış olan İlyada ile Odysseia adlı destanları Truva savaşları sırasında efsanevi Yunan kahramanlarının serüvenlerini anlatır. Bu öykülerin M.O. 1800-1100 yılları arasında gerçekten yaşandığına yüzyıllar boyunca kuşkuyla bakıldı. Ancak, Heinrich Schliemann (1822 – 1890) adlı bir Alman arkeoloğu Truva’da ve Mykenai’de Homeros’un destanlarını destekleyen kalıntılar bulunca, bu kuşkular ortadan kalktı.

Hecesel yazı Girit’ten geldi. Çizgisel denilen bu yazı düzeni, ticari amaçlarla yaygın olarak kullanılırdı, örneğin resimde Mykenai’ de bulunan otların listesi görülmektedir.

Tunç Devri

Yunanistan yarımadasında odaklaşmış olan Yunan Tunç devri, hem ticaretin gelişmesine, hem de servet birikimine olanak tanıyan bu madenin yaygın biçimde kullanılmasıyla başladı. Gene bu sıralarda, Tesalya ovalarında ve kuzeyde tahıl ekonomisinin yerini, buğday, zeytin ve bağcılığa dayanan bir ekonomi alıyordu. M.Ö. 2500 yıllarında bu ekonomi, Argos ovasındaki Lerna kentinde bulunan Tiles Sarayı’nın başlıca geçim kaynağı idi. Ne var ki, M.Ö. 2200 yıllarında Lerna ile birlikte birçok yerleşme merkezi, kuzeyden saldıran istilacılar tarafından yerle bir edildi. Yunanca’ya benzeyen bir dil konuşan ilk topluluğun böylece ortaya çıktığı sanılmaktadır. Gene bu sırada çömlekçi çarkı ve bir çeşit sütunlu büyük oda olarak tanımlanabilecek olan megaron ortaya çıkmıştı. Çok geçmeden, bu uygarlığın üzerinde Girit’teki Minoslular’ın etkileri görülmeye başladı.

Zamanla, güçlü kentler belirdi; Mykenai bunlardan biriydi. Yarımada üzerindeki uygarlığın gelişmesine ilişkin en eski kanıtlar Mykenai’deki kuyu-mezarlarda bulunmuştur. Çoğu M.Ö. XVI. yüzyıldan kalan bu kanıtlar arasında altın, gümüş, tunç, kristal, mermer ve çamurdan yapılmış çeşitli değerli eşyalara rastlanılmıştır. Bu mezarların, zengin bir toplumu yöneten prenslere ve hatta kral ailesine ait olduğu ileri sürülebilir. Ele geçen eşyalar arasında Girit etkisini yansıtan cilalı ve ince işlemeli olanların yanı sıra Girit’e zıt düşen silahlar, zırhlar ve savaş resimleri de vardır. Köşedeki resimde görülen ciddi yüzlü altın maskenin sahibi, uysal bir saray adamı değil, bir savaşçıdır. Homeros’un ilerde serüvenlerini anlatacağı savaşçıların atalarından birisidir belki de.

İlk Yunanlılar aynı zamanda denizciydiler. Bu nedenle, kuyu- mezarlardan çıkan nesnelerin bir kısmı Girit ya da Yunan işi olmayıp, Mısırlılardan ticaret sonucu alınmış olabilir. Tarımla zengin olan ve dış ülkelerden daha fazla mal almak isteyen Yunanlılar, Giritli komşuları gibi, deniz serüvenlerine giriştiler; Truva’ya, Filistin’e, Mısır’a, İtalyan yarımadasının batısında bulunan Lipari adalarına gittiler.

Mykenai Uygarlığı
Mykenai Uygarlığı

Mykenai’lıların anayurdu Pelopannesos yarımadası ile dolaylarından oluşuyordu. Ülkenin merkezi Argolis ile Mykenai idi. Mykenai’lılar bu yörede, Girit’te yüksek bir düzeye ulaşmış olan uygarlığın kendilerine özgü bir uyarlamasını yarattılar. Minos’un denizler üzerindeki egemenliği yıkılınca, Mykenai uygarlığı onun yerini alıp tüm Ege kıyılarını etkisi altına aldı. Bu geniş bölge hiç bir zaman tek bir devletin buyruğu altına girmedi.

Wikipedia Bağlantısı


0 yorum:

Yorum Gönder